Boşanma ve Çocuk Üzerine Etkileri

Boşanma olgusunun bu günlerde sık yaşandığı ülkemizde boşanma oranlarındaki artışı eleştirmekle birlikte, hala çocuklar adına sürdürülen huzursuz evlilikler olduğuna ya da hala yolunda gitmeyen evlilikleri toparlayabilmek adına çocuk sahibi olma kararları alındığına istemeyerek şahit oluyoruz. Oysa, evlilik yaşantısında eşlerin ilişkiden doyumlarının azaldığı durumlarda, ne aileye girecek yeni bir bireyin ne de bazı olumsuzlukları gözden geçirmeksizin ivedilikle alınacak bir boşanma kararının önerilebilecek çözüm yolları olmadığını biliyoruz. Eşlerin iletişim biçimlerini yeniden gözden geçirmeleri, evlilik yaşamında kaliteyi arttırabilmek için bu konuda profosyonel yardım talep etmeleri ve hala olmuyorsa boşanmanın son çare olarak tercih edilmesi gerekiyor.

 

Tamam mı; Devam mı?

“Devam” kararı ile birlikte, çok kötü ana-baba-çocuk ilişkileri yaşamış gençlerde, ilerideki yaşamda depresyon; ana-babaları ayrılmış gençlerden daha yoğun olarak gözleniyor. Bununla birlikte, bu güne kadar hiçbir aile dağılmasının, ilerde doğrudan doğruya depresyonla ya da diğer ruhsal bozukluklarla ilişkisi bulunmamıştır. Boşanmayı bir tercih hakkı olarak kullanmak çocuk sağlığı açısından, aile fertlerinin tümünün “tamam” sözünün arkasında durmalarını zorunlu kılıyor. Olsa olsa ana-baba ayrılığı ilerdeki streslere ve tehlikelere karşı kişiyi daha hassas, kırılgan hale getirir; bu da kendine saygı,  yeterlik duygusu ya da duygu denetiminde azalma problemlerinin nedeni olarak görülebilir. Fakat, boşanma kararı verilmişse,  boşanmanın getireceği bu olumsuzlukları en aza indirmek ve daha fazlasını önlemek için aile ve yakın çevrenin, bazı görevleri üstlenmeyi daha bu kararının öncesinde kabullenmesi gerekir. Dahası, bu kararın, anne babanın iki birey olarak verdiği bir karar olduğu, dolayısıyla anne-baba rolünden bağımsız verilen bir karar olduğu için bu rolleri etkilemeyeceği mesajının çocuğa sözle ve davranışla gösterilmesi; doğaldır ki bu kararın eşler açısından da bu şekilde algılanması gerekiyor. 

 

 “Tamam” dedikten sonra çocuğunuz için ne yapabilirsiniz?
Boşanmanın veya aileden ayrılmanın çocuklar üzerindeki etkileri, hiç kuşkusuz boşanmadan sonra neler olduğu ile ilişkilidir; buna bağlı olarak değişir. Eğer psikiyatrik bozukluklar ya da davranış problemleri ortaya çıkmışsa, bunlara yol açan neden genellikle ayrılık değildir; çocuğun bakımının kötüleşmesi ya da çocuğa ilişkin tutumlarla ilişkilidir.  
Boşanmış ailelerde, ayrıldıktan hemen sonraki değişiklikler aileden aileye çok farklıdır. Çocuğunuzu anlamak bu zorlanmayı gidermenin ilk aşamasıdır. Çocukların yaşadığı zorlanmayı genel olarak aşağıdaki gibi maddeleştirebiliriz:

  1. Ana-babaları ayrılan çocukların karşılaştığı ilk güçlük, aile birliğinin dağıldığının bilinmesidir ki bu küçük çocuklar için daha zordur.
  2. İkinci güçlük ise, alışılmış etkinlikleri sürdürmede yaşanan zorlantıdır; örneğin, çocuğunuz kreşe gitmekte isteksiz olabilir.
  3. Üçüncü zorluk; itilme ve reddedilme duygularıyla başa çıkmaktır; başarılı biçimde bu olumsuz duygunun üstesinden gelmek ana-babanın ikisiyle ve sürekli iyi ilişkilerin yürütülmesi ile kolaylaşacaktır.
  4. Dördüncü zorluk, ana-babayı affetmektir ki bu bazen yıllarca sürebilir.
  5. Boşanmanın sürekliliği ve boşanma öncesinin aile birliğine duyulan özlemlerden vazgeçebilmektir; uzun süreli iyi uyum için bu nokta çok kritiktir.
  6. Bir diğer güçlük de sevme ve sevilme yeteneği kazanabilmektir. Pek çok çocuk ilerideki evlilik yaşamlarında, ailelerin mutsuz evliliğini tekrarlama korkusu göstermektedir. Uzun vadede, eş seçiminde aşırı titizlikten doğan bir zaman aşımı ya da kısa süreli ilişkileri tercih etme söz konusu olabilmektedir.

 

Bununla birlikte, ayrıldıktan iki yıl sonraki denetimlerde yavaş yavaş birçok uyumsuzluğun düzeldiği de görülmektedir. Çocukların düzelme derecesi başlangıçta gösterdikleri tepkilerden değil, fakat daha çok çocukların bireysel farklılıklarından, ayrılan ana-baba arasındaki ilişkinin düzeyinden ve çocuğun yanında kaldığı kişiden sağladığı bakımın derecesinden etkilenecektir. Ana-baba arasında sürmekte olan çatışma ve gerginlikler, çocuklar üzerinde uyumsuzluklara ve değişik ruhsal tepkilere daha fazla yol açacaktır. Nitekim araştırma bulguları, babaları ile muntazam görüşen veya anneleri tarafından bağımsızlık yönünde cesaretlendirilen erkek çocukların erkeksi (maskulin) kimliği benimsemelerinin hiç de problemli olmadığını göstermektedir. Olumlu ve sağlıklı bir yaklaşımı olan okullardaki çocukların ana-baba ayrılığına daha iyi yanıtlar verdikleri de bilinmektedir. Aile içindeki veya yakın sosyal çevredeki sosyal destek son derece önemlidir.
Nedeni ne olursa olsun, çocuğun da birlikte yaşamadığı anne ya da babanın evlenmesi koşulunda, o anne baba ile çocuk ilişkisini azalttığı ortaya konmuştur. Fakat eğer üvey anne ya da baba destekleyici iseler, tam tersi bir etki yaparak, boşanmayla birlikte ortaya çıkan kırgınlık duygularını silebilmektedirler.

 

 

 

Ayrılmaya Karar Veren Ebeveynler Çocuğun Uyum sürecini Kolaylaştırmak İçin Neler Yapabilir?
Boşanmak kadar büyük bir değişiklik, çocuğunuz üzerinde mutlaka büyük değişiklikler yaratacaktır. Bu değişikliklere aşağıdaki gibi yaklaşmak, çocuğunuzun yeni aile tipine daha çabuk alışmasını sağlar ve gerek sizin gerekse onun hayatındaki karmaşayı en aza indirgeyebilir:

 

  • Eğer eski eşinizle dost kalamıyorsanız o zaman aranızda, iş ilişkisine benzer bir ilişki kurmaya çalışın (sevmediğiniz biriyle de iş yapabileceğinizi asla unutmayın): Çocuğunuzun ihtiyaçlarını tartışmak için, mümkünse çocuğunuzun yanınızda olmadığı zamanlarda eski eşinizle tarafsız bir bölgede buluşun. Toplantılarınızı kısa tutun ve sadece gerekli konuları konuşun. Eğer çocuğunuz da sizinle beraberken eski eşinizle buluşursanız, babasıyla annesinin hala onu ilgilendiren konularda tartışabildiğini çocuğunuza gösterebilirsiniz. Birbirinize saygılı davranırsanız, çocuğunuza da insan ilişkileri hakkında çok şey öğretmiş, kendine olan saygısını güçlendirmiş olursunuz.
  • Çocuğunuza açık ve basit cevaplar verin: Hayatın güç sorularıyla ilgili cevaplar verdiğiniz zamanlarda dürüstlük her zaman izlenecek en iyi tutumdur, hele de boşanma konusunda. Ayrılmadan, ya da çocuğunuz bunu bir başkasından duymadan veya yanlış giden bir şeyler olduğunu hissetmeden önce (çünkü herkes fısıldamakta, ağlamakta ya da bağırmaktadır) durumu çocuğunuza açıklayın. Mümkünse bir aile toplantısı düzenleyin ve çocuğunuzun anlayabileceği kelimelerle “Artık annen ve baban birlikte mutlu değiller. Sürekli kavga ediyoruz ve buna engel olamıyoruz. Artık aynı evde yaşamanın doğru olmayacağını düşünüyoruz. Bu şekilde seninle daha iyi ilgilenme şansımız olacak” deyin. Anne ve babasının, onun anne ve babası olarak kalacaklarını ve hala onları görmeyi sürdüreceğini, fakat eşlerden birinin artık başka bir evde yaşayacağını söyleyin. “Baban gidiyor” ya da “Baban evi terk ediyor” sözlerini kullanmaktan kaçının, çünkü siz de evden her çıktığınızda sizin de eve dönmeyeceğiniz kaygısını her an yaşayabilir. “Boşanma” kelimesini rastgele kullanmayın. Çocukların çoğunun bu kelimenin anlamı hakkında hiçbir fikri yoktur, ama bunu olduğundan daha kötü bir şey olarak nitelendirirler. Boşanmaya yol açan anlaşmalarınız hakkında özel bilgi vermenize gerek yoktur çünkü ayrıntılar çocuğunuz için üzücü olabilir.
  • Kafasının karışmasını normal karşılayın: Çocuğunuz ilk başta hiç reaksiyon vermemiş olabilir, çünkü sizin ne demek istediğinizi gerçekten anlamamıştır. Değişiklikler gerçekleştikten sonra sizin ne demek istediğinizi anlamaya başlar. İşte bu zamandan sonra çocuğunuz soru sormaya başlar. Merak ettiği soruları cevaplayın ve sorulardan yola çıkarak, gerçekler ve onun duyguları hakkında konuşun.
  • Yalnız olmadığını anlamasını sağlayın: Ona boşanma hakkında uygun çocuk kitapları okuyarak, aynı durumda başka çocuklar olduğunu gösterebilirsiniz.
  • İkinizin de onu hala sevdiğini söyleyin: eşlerin birbirlerine karşı olan sevgilerinin bittiğini görmek, onu da sevmeyebileceğinizi düşünmesine yol açarak çocuğunuzu üzebilir. Çocuğunuzun, ikinizin de ona karşı olan hislerinizin değişmediğine ve hiçbir zaman değişmeyeceğine , onu hiç terk etmeyeceğinize dair teminata ihtiyacı vardır.
  • Çocuğunuz yanlış davrandığında onu korkutmayın: “Eğer doğru dürüst davranmazsan anneni/babanı göremezsin” gibi... Bir ebeveynle görüşmek koşulsuz bir hak olmalıdır.
  • Zaman kargaşasını yatıştırın: Çocuklar zamanı büyükler gibi algılayamazlar. Ebeveynlerini görmek için bir süre beklemek onlar için bir asır gibi gelebilir. Bu nedenle evde kalmayan ebeveyn için en azından ilk zamanlar için sık sık ziyaretler programlayın. Bu arada büyük bir takvimde ziyaret günlerine özel etiketler yapıştırarak bekleme zamanını daha somut hale getirebilirsiniz.
  • Eski alışkanlıklarınıza bağlı kalın: Çocuğunuz kendini umutsuz ve kontrolsuz hissettiği zaman aile adet ve alışkanlıkları onda düzen ve kontrol hissi sağlar. Şimdiye kadar bildiği adetlerin tümünü değiştirmeden korumaya çalışın (Pazar sabahları yatakta kucaklaşmak, geceleri yatmadan önce kitap okumak, Salı geceleri pizza gününü sürdürmek gibi). Çocuğunuz onun evine gidince, düzeninin aynı kalmasının ne kadar önemli olduğunu eski eşinize de anlatın. Böylece çocuğunuz iki ev arasında gidip gelmeye başlayınca mümkün olabildiği kadar hayatında devamlılık sağlamış olusunuz. Eşinizin evinde de çocuğunuzun eşyalarının aynılarından (yatak, yatak çarşafı) bulundurmaya çalışın.
  • Suçluluk hislerini kovun: Çocukların çoğunun, özellikle içine kapanık olanların boşanmaya karşı ilk tepkileri “Bunun gerçekleşmesi için ne yaptım acaba” olur. Çocuğunuzun bu olanlardan sorumlu olmadığını ve yapabileceği hiçbir şeyin hayatlarını eski hale döndürmeyeceğini kesin bir dille anlatmanız çok önemlidir.    
  • Reddetme dönemiyle ilgilenin: Bazı çocuklar reddetme dönemine girerler. Ayrılığın gerçekleşmediğine, anne ve babalarının birbirlerini sevdiklerine ve tekrar biraraya geleceklerine inanmak isterler. Çocuğunuzun bu tutumuna duyarlılıkla cevap verin. Çocuğunuza, kendisini böyle hissetmesini doğal karşıladığınızı ve eğer buna inanmak istiyorsa, bunu sürdürebileceğini ama, her şeyi eski haline döndüremeyeceğini söyleyin.
  • Çocuğunuzu yeni bir şeye sürüklemeyin: Eğer eşinizle şimdiye kadar çok uzun zaman geçirmediyse, onu aniden bir süre birlikte yaşamaya göndermeyin. Aynı durum sizin için de geçerli; böyle taleplerde bulunmayın. Başlangıçta beraber olduğu ebeveynlerden uzun süre ayırmaktan kaçınılmalıdır. Gece ziyaretlerine başlamak ya da kısa süreli yalnız vakitler geçirmekle başlayıp daha sonra gündüzleri daha uzun vakit geçirilebilir (Bu sürenin bir kısmını da diğer eşin evinde geçirmelidir). En son aşama olarak bir deneme gecesi geçirilebilir. Beraber kalmadığı birey ile yakınlaşmak için ille de onun evinde olması gerekmez. Akşamları birlikte olup sonra ayrılabilirler. Gece ziyaretleri başlangıç için bir-iki günden fazla olmamalıdır. Çocuğunuz ciddi stres belirtileri göstermeye başladığında planlarınızda değişiklikler yapmanız gerekecektir.
  • Eski kurallara bağlı kalın: Çocuk bakımı ile ilgili kurallar (yatağın üstünde zıplama, evde top oynama) konusunda mümkün olduğunca sabit kalınmalıdır. Eğer ortak standartlar üzerinde anlaşamıyorsanız, diğer bireyin  ve sizin olaylara çözüm getirme konusunda farklı yollar izlediğinizi anlatmalısınız. Sizin evinizde kuralları siz belirlersiniz, diğer yetişkinin evinde de kuralları o belirler. Şimdi ne kuralları ne de disiplini değiştirme zamanıdır. Ayrılmanız sizi huysuz ve sabırsız hale getirebildiği için aniden tedbir almaya çalışmayın ya da kendinizi suçlu hissettiğiniz için gevşek davranmayın.
  • Çocuğunuzun sizi birbirinize karşı kullanmasına izin vermeyin: Çocuğunuz bir kez diğer bireyle vakit geçirmeye başlayınca, “Ama babam/annem bana izin  veriyor” cümlesi sık işittiğiniz bir nakarat olabilir. Çocuğunuzun sizi kullanmasına izin vermeyin. Eğer ortak standartlar kurarsanız çocuğunuz ikinize de böyle bir oyun kuramayacaktır.
  • Değişmeyen bir nesnenin yardımıyla değişimi kolaylaştırın: Bu değişim sürecinde ikinizin de desteği önemlidir; fakat her dakika da çocuğunuzun yanında olamazsınız. Siz etrafta değilken onu rahatlatan nesneler, özel bir battaniye, sevimli ayısı veya başka bir oyuncağı sizin yerinizi alabilir. Çocuğunuz, iki evde iki yetişkine de alışmaya çalışırken, ebeveynin yerine koyduğu bu nesneler sadece rahatlık değil devamlılık da sağlar.
  • Zor zamanlara hazırlıklı olun: Genel olarak çocuğunuzun ikinizle de geçirmeye alıştığı zamanlar (çoğunlukla akşamları ve hafta sonları) en güç zamanlar olabilir. Bu dönemle uyku bozuklukları ve korkular (Uyanınca annem/babam hala burada olacak mı?) olağandır. Daha önce iyi uyuyan bir çocukta bu tür korkular, çocuğun kaldığı yeri değiştirdiği gecelerde daha sıktır. Anlayış ve sabırla yaklaşın. Özellikle yatma zamanında ona ekstra sevgi ve ilgi göstermeye gayret edin, ama sakın kendi yatağınızı teklif etmeyin ya da buna izin vermeyin; bu davranış kırılması zor bir huyu da beraberinde getirebilir ve çocuğunuz, eşinizin hayatınızdaki eski yerini almaya çalışabilir. Eğer gece yarısı ağlayarak ya da çığlıklarla uyanırsa, biraz yanında kalarak onu yatıştırmaya çalışın. Sizden ayrılması da daha güç hale gelebilir; siz işe giderken birden korkar hale gelebilir. Gerileme sendromunda tuvalet eğitiminde kusurlar, biberonla içmeye geri dönme, her zaman kucakta taşınma isteği ve artan bağımlılık görülebilir ki bu da olağandır. Bu, çocuğunuzun bilinç atındaki daha basit, daha güvenli ve daha güzel olan eski günlere dönme isteğini yansıtır. Gerilemeye kızarak tepki vermek yerine, anlayış ve güven vererek yaklaşırsanız, bu davranışlar doğal seyrinde devam edip kısa süre sonra da sonlanacaktır.
  • Bir süre için daha fazla soruna hazırlıklı olun: Küçük çocukların en belirgin olumsuz özellikleri, ayrılığın etkisiyle daha da belirginleşebilir. Huysuzluklarında artış, mantıksızlık, olumsuzluk ve saldırganlık görülebilir. Empatinizi de kullanarak bu davranışların her biriyle ayrı ayrı ilgilenmelisiniz: “Artık annenle/babanla birlikte yaşamadığımız için daha memnun olmadığını biliyorum. Bu seni çok sinirlendiriyor ve üzüyor. Sen üzülünce ben de üzülüyorum; ama maalesef böyle olması gerekiyordu” diyebilirsiniz. Onu neler hissettiği konusunda konuşmaya teşvik edin, hislerini sözel olmayan yollardan da ifade edebilmesi için güvenli fırsatlar yaratın.
  • Konuşmanıza dikkat edin: evliliğinize olanlar için eşinizi suçlamak istemeniz çok doğal bir savunmadır; özellikle de ayrılmanız olaylı olmuşsa. Eşinize olan aşkınızın bitmiş olması çocuğunuzun da onu daha az sevmesini gerektirmez. İleri-geri birbiriniz hakkında saptamalar yapmayın, çocuğunuzun önünde kavga etmeyin. Çocuğunuz, bir tarafı seçmek zorunda olduğunu hissetmemelidir. Çocuğunuzu dışlayarak muhbirliğe ya da arabuluculuğa sevk ederek ona yüklenmeyin; iletilmek üzere mesajlar göndermeyin ya da annesinin / babasının neler yaptığını sormayın. Kesinlikle “Bu gün kimi görmek istiyorsun?” tarzında sorular sormayın; bu küçük çocuğunuzun taşıyamayacağı kadar ağır bir yüktür.
  • Kendinizi çok zorlamayın: Ailenizin yeni düzenine uyum sağlamak zorunda olan sadece çocuğunuz değildir; bu stresi siz de hissedeceksiniz. Bekar bir birey ve yalnız bir ebeveyn olmayı öğrenmeye çalışan herhangi biri gibi siz de kendinizi birkaç ay ya da daha uzun bir süre boyunca duygusal olarak dengesiz bir konumda bulabilirsiniz (hatta tek başınıza olmayı dileyerek çocuğunuza kızabilirsiniz). Soğukkanlılığınızı her zaman koruyamıyorsanız, göz yaşlarınızı bazen tutamıyorsanız, arada sırada sinirli çıkışlarınız oluyorsa kendinizi affedin (çocuğunuzun da affedeceğini bilerek rahatlayın). Herhangi bir patlama anından sonra çocuğunuzdan özür dilediğinizden emin olun, kendinizi toparladıktan sonra ona nazikçe ve sevecen bir şekilde sarılın. Fakat özür dilerken çok aşırıya kaçmayın, gereğinden fazla duygusal davranmanız onu korkutabilir. Unutulmaması gereken; boşanma olmaksızın çocuk yetiştirme için de soğukkanlılığınızı korumanız sağlıklı bir kişilik gelişimi ve çocuğunuzla ilişkiniz açısından kritiktir.